27 Ağustos 2008 Çarşamba

TÜRKİYE PORNO LİDERİ...



TÜRKİYE PORNO LİDERİ...
Google’ın 24 Ağustos’a kadar derlenen arama verilerine göre, 2008’de dünyada arama motoruna en çok “porno” yazılan ülke Türkiye oldu. Türkiye’yi Afrika ülkesi Burkina Faso ile Ermenistan izledi.




Milliyet'in haberine göre; internetin en popüler arama motoru Google’da 2008’de en fazla “porno” aramasının Türkiye’den yapıldığı ortaya çıktı. Google’ın 24 Ağustos’a kadar derlenen arama verilerine göre, 2008’de dünyada arama motoruna en çok “porno” yazılan ülke Türkiye oldu. Türkiye’yi Afrika ülkesi Burkina Faso ile Ermenistan izledi. Geçmiş yıllarda da “porno” araması konusunda ilk sıralarda yer alan Türkiye, bu konudaki dünya sıralamasında 2007’de 3, 2006’da 1, 2005 ‘te 2, 2004’ te de 2. sırada yer aldı.


Ermeniler Türkiye’yi merak etti

Türkiye’de 2008’in önemli bir kısmında yasak olan video paylaşım sitesi Youtube çekiciliğini korumaya devam etti. Google verilerine göre, yasal makamların girişimi sonucu Türkiye çapında erişimi yasaklanan Youtube’un Türkiye’deki izleyicileri, Youtube’a başka siteler üzerinden ulaşmaya çalıştı. Yerel yasak uygulanan sitelere ulaşmakta kullanılan internet siteleri de Türkiye’de en hızla popülerleşen sitelerden oldu. Vatandaşların, alacak miktarlarını internet üzerinden öğrendiği KEY ödemelerine ait aramaları da son dönemlerde patlayan internet aramalarından oldu.
Google’ın diğer ülkelerden Türkiye aramalarına ilişkin verileri de dikkati çekti. Buna göre, “Turkey” sözcüğüyle 2008’de en fazla internet araması Azerbaycan’dan yapıldı. Bu konuda Azerbaycan’ı izleyen ülkeler, Rusya ile çatışma yaşadıktan sonra İstanbul Boğazı üzerinden insani yardım alan Gürcistan oldu. “Turkey” sözcüğü ile en çok arama yapılan 4. ülke ise Türkiye ile “Ermeni soykırımı” iddiaları ve Karabağ sorunu nedeniyle gerginlik yaşayan Ermenistan oldu.
Türkiye’yi merak edenlerin önemli kısmını turistler oluşturdu. İnternetteki Türkiye aramalarının büyük bölümü “holidays turkey” (Türkiye tatili) sözcükleriyle yapıldı.

Google insightsGoogle aramalarına ilişkin istatistiklere, şirketin geçtiğimiz günlerde hizmete soktuğu “Google insights” servisinden ulaşılabiliyor. Serviste bulunan arama motorundan, anahtar sözcüklerin ülkeler ve kentler bazında aranma sayılarına ulaşılabiliyor. Google insights servisi sayesinde dünya üzerindeki bir ülke ya da kentte en çok aranan 10 sözcüğe 2004’ten 2008’e kadarki periyotta erişilebiliyor. Arama motoru, aranan sonuçlara son 30 gün, 90 gün ve 12 ay bazında ulaşmaya olanak sağlıyor.

H2

TÜRKİYE'DE DE VAR; GÜNDE 120 KEZ ORGAZM OLUYOR



G.A Türk PSAS hastası

TÜRKİYE'DE DE VAR; GÜNDE 120 KEZ ORGAZM OLUYOR
Daha önce İngiliz bir vakadan tanıdığığımız PSAS hastası bir bayan da ülkemizden çıktı; 29 yaşında G.A günde 120 kez orgazm oluyor. İngiliz Sarah Carmen'den farkı ise ismini gizlemek zorunda hissediyor ve hastalığının neden olarak evlenmeden cinsel ilişkide bulunduğu için Allah'ın kendisini cezalandırdığını düşünüyor...

Her gün 120 kez orgazm oluyor... Bu ona zevk değil acı veriyor. Cep telefonu sesi, parfüm kokusu, kapı zili orgazm olmasına yetiyor. Sürekli orgazm olduğu için bir işte çalışamıyor, sokağa çıkamıyor, otomobil kullanamıyor... İnsanlardan utanıyor...

Tüm bunların başına evlenmeden cinsel ilişki yaşadığı için geldiğine inanıyor... 29 yaşındaki G.A, 8 yıldır PSAS yani “Sürekli Cinsel Uyarılma Sendromu” hastalığı ile baş etmeye çalışıyor.

PSAS (Persistent Sexual Arousal Syndrome) yani Sürekli Cinsel Uyarılma Sendromu... Birçoğumuz bu hastalığın adını ilk defa Sarah Carmen’in yaklaşık bir yıl önce İngiliz The Sun Gazetesi’ne verdiği röportajda duydu. “Günde 200 defa orgazm oluyorum” demeci herkes için “Ne keyifli hastalıkmış” sözleriyle yorumlanmış olsa da, hastalığın gerçek yüzü hiç de öyle değil. Uzmanlar 7 yıl önce adı konulan hastalığın yaygın olarak görülmese de aniden ortaya çıktığını söylüyor. Dünyada az sayıda insanda görülen bu hastalığa Türkiye’de de rastlanıyor. Bu hastalardan biri de 29 yaşındaki G.A.
8 yıl önce PSAS’a yakalanan ve tek dileği bir an önce iyileşmek olan G.A yaşadıklarını Pazar Vatan’a anlattı.

PSAS sendromu sizde nasıl başladı?

2000 yılıydı. Bazı nedenlerden dolayı antidepresan ilaçlar kullanıyordum. İlaçlarımı daha yeni bırakmıştım. Bir tatil günü evde televizyon izlerken nabzım vajinamda atıyormuş gibi bir his yaşadım. Tarif etmesi zor ama tatlı tatlı zonkluyordum. Mastürbasyon yaptım. 10 dakika geçmemişti ki yeniden aynı şeyleri hissettim. Bütün gün de aynı şekilde devam etti.

Tuvaletten çıkamıyorum

Peki siz ne yaptınız?

Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Durduramadığım, kendimi kontrol edemediğim bir durumla karşı karşıyaydım. Bir türlü geçmiyor. Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşıyordum. Daha ilk günden sinir bozucu bir hal aldı. Kimseye de bir şey söylemedim. Rahatsızlığım başladıktan 7 ay sonra evlendim ama benden ayrılmak ister diye eşime bu durumu anlatmaya çekindim.


Neden?

Sapıkça duygular içinde olduğumu düşünmesinden korktum.

Sonraki günlerde ne oldu?

Büyük bir şirkette sekreter olarak çalışıyordum. İşlerim çok yoğun ve dikkat gerektiriyordu. Sürekli insanlarla kontak halindeydim. Tek bir dakikam bile boş geçmiyordu. Ancak işe gittiğimde tüm zamanımı tuvalete geçirir olmuştum. Altı ay sonra da işten ayrılmak zorunda kaldım.

Kapı zili orgazm ediyor

Hangi durumlarda başlıyor orgazm duygusu?

Kontrol altına alamadığım bir orgazm yaşıyorum. Her durumda olabiliyor. Örneğin fotokopi makinesinin çıkardığı sesten orgazm oluyorum. Cep telefonlarının tiz sesleri, kurşun kalemle yazıldığında çıkan sesler, tırnak törpüleme hışırtısı, kapı zili, parfüm kokuları ve daha bir sürü şey...

Çalışırken orgazm olduğunuz anda ne yapıyordunuz?

Sürekli kontrol edemediğim ve bir türlü yok olmayan bir duygu dikkatimi dağıtırken, işe konsantre olamıyordum. Tuvalete kaçıyorum, genellikle mastürbasyon yapıyorum ama bu gerçekten baş edilebilecek bir durum değil. Bu koşullarda çalışmak mümkün değildi.


Kocamla ayrılma noktasına geldik

Peki sokakta, yolda yürürken ne yapıyorsunuz?

Yolda, otobüse bindiğimde nöbetler tekrar ettiğinde terler akıtarak eve bitik bir halde dönüyorum. Evdeysem vajinamın üstüne buz torbası koyuyorum. Tek ayağımı katlayarak oturuyorum. Uyurken, otomobil kullanırken bacaklarımın arasına yastık yerleştiriyorum. Bunları uzman doktorların fikirlerinden yola çıkarak yapıyorum.

Kocanız bu durumu fark etmedi mi?

Kocam bir gariplik olduğunu fark ediyor ama benden bir şeyler anlatmamı bekliyordu. Sevişme sırasında vermeyeceğim tepkileri veriyordum. Aynı gece içerisinde onlarca kere orgazm hissi oluşunca bu onu şaşkına çeviriyordu. Ben de bir gece yaşadıklarımı anlattım.

Sürekli orgazm halindeyken seks hayatınız nasıl gidiyor?

Şimdi eskisine oranla daha iyi durumdayım. Tedavim çok başarılı olmasa da devam ediyor. Seks hayatım bitmişti. Kocamla ayrılma eşiğine geldik. Tek istediğim vajinamdan kurtulmaktı.

Nöbetler başladığında ne düşünüyordunuz?

İnternette araştırmalar yaptım, yabancı kaynakları taradım, jinekologlarla görüştüm ama hiçbiri bana hastalığımın ne olduğunu söylemedi. En sonunda evlenmeden önce cinsel deneyim yaşadığım için Allah’ın beni cezalandırdığını düşünmeye başladım.

Bu biraz abartılmış bir düşünce sanırım...

Aslına bakarsanız hiç de değil. Bu garip hastalığa yakalandıktan sonra işten ayrılmak zorunda kaldım. Arkadaşlarımla görüşmeyip kendimi eve hapsettim. Kocamla aram bozuldu ve kimseye derdimi anlatamaz oldum. Bunlar hâlâ geçmiş değil. Kocam sağ olsun bana çok destek oluyor ama sendrom aktif hale geldiğinde her şey yine başa dönüyor.

Dışarıdan sizi gözlemleyenler hastalığınızı fark etmiş olabilir mi?

Yalnız kaldığım her an ağlayan, sinir krizleri geçiren, öfkeli, hiçbir şeye tahammül edemeyen bir insan olduğumdan insanlar bir şeyler anlıyordur. Ama sürekli orgazm olduğumu fark ettiklerini sanmıyorum. Yaşadığım duyguyu gizlemek için elimden geleni yapıyorum. Tabii ki, “Sizleri rahatsız ettiğim için kusura bakmayın, ama vajinamda sürekli bir hareket hissediyorum. O hissin geçmesi için orayı ellemem gerekiyor” diyemiyorum.

Peki günde kaç kez oluyor?

Sayısını inanın bilmiyorum. En küçük uyarılma bile orgazm olmama yetiyor. Orgazm geçtikten üç beş saniye sonra yeniden başlıyor. Her an olabiliyor, yeri zamanı yok. Günde 100 kere de orgazm olabiliyorum 120 kere de...

Peki orgazm sonunda boşalma yaşıyor musunuz?

Hayır boşalma söz konusu değil sadece orgazm yaşıyorum ve duruyor, yeniden yaşıyorum. Boşalma yaşanıyor olsa belki biraz daha rahatlatıcı olacak. Ancak artık uzman doktorlar bu hastalığın ne olduğunu biliyor. Söylemlerine göre yaşadığım orgazm yalancıymış.

Şimdi durum nasıl?

Şimdi nöbet sayısı azalsa da bu sendrom hâlâ bende var. Kesin bir çözüm için dua ediyorum.

Çok nadir bir hastalığın sizi buluyor olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben çok nadir bir hastalık olduğunu düşünmüyorum. Tabii bunlar benim fikrim. Ama bu hastalığı yaşayan biri olarak kendimden çok utanmıştım. Benim sapıkça düşüncelerimden kaynaklanıyor sanmıştım. Bence bu sendroma yakalanmış birçok kişi var ama doktora gitmeye çekiniyorlar. Ben kocama yaşadıklarımı anlatırken bile büyük işkence çektim.


Sokağa çıkmak büyük işkence

Hastalığınızın PSAS olduğunu ne zaman öğrendiniz?

Rahatsızlandıktan 4 yıl sonra. Her gün internette araştırmalar yapıyordum. Sonra bir yazıya denk geldim. Okuduğum yazıya göre benimle aynı sorunu yaşayan başkaları da varmış. Beynin sinirler aracılığıyla vulva kasına zonklama, yanma ya da titreme mesajı gönderebileceğini öğrendim. Bu bilginin ardından nöroloğa başvurdum ve araştırmalar yapılmaya başlandı. Doktorum bundan 12 yıl önce geçirdiğim araba kazasının ya da yine çocuklukta geçirdiğim zona’nın buna neden olabileceğini söyledi. Ama hâlâ sonuç yok. Bazı ilaçlar kullanıyorum, kas gevşeticiler, sinir sistemi için vitamin takviyeleri...

Jinekologlara başvurduğunuzda ne yanıt aldınız?

Yedi yıl önce gittiğim jinekologlardan biri “Çok şanslı olmalısın” dediğinde orada kendimi öldürmek istedim. Bazı jinekologlar ise literatürde böyle bir vakanın olmadığını söyleyerek sistit teşhisi koymuşlardı. Ama durumum vajinamın kaşınmasında daha çok tahrik olmakla ilgili...


Erkeklerde de görülebiliyor

Sürekli cinsel uyarılma sendromunun olası nedenleriyle ilgili araştırmaların devam ettiğini söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe hastalıkla konusunda şunları anlatıyor: “PSAS’ın tek bir nedeni yoktur. Sürekli cinsel uyarılma sendromunun olası nedenleri arasında; cinsel organlara giden sinirlerin hassasiyeti, geçirilmiş bir kaza, cinsel organların çok sıcak olmasına yol açan damarsal sorunlar, at ya da bisiklete binme gibi cinsel bölgelere mekanik baskı oluşması, bazı ilaçların kullanılması ve psikolojik stres yer alır. PSAS hakikaten sinir bozucu bir hastalıktır. Çünkü; PSAS hastalığında hissedilen duygu normal cinsel uyarılmadan farklı bir histir ve herkesin anladığı manada cinsel bir haz söz konusu değildir. Bilinenin aksine bu kadınların sekse aşırı düşkünlükleri ve aşırı cinsel istekleri yoktur. Uyarılma hissi, boşalma hissi yaşandıktan sonra bile, saatler, günler, hatta yıllarca sürebilir. Bu durum kadın için intihar düşüncelerine bile yol açabilecek kadar kötü bir duygudur. Sürekli cinsel organda bir rahatsızlık hissinin yanı sıra, bu kadınlar aşağılanma ve utanç duyguları içerisindedir. Sorunlarını bir doktorla bile paylaşmaya çekinirler.


Erkeklerde de görülebilen bu durum, priyapizm olarak ortaya çıkıyor. Erkekler için priyapizmin tanımı ve bunla başa çıkma yolları mevcut, ancak kadınlar için bir tedavi söz konusu değil.”

PSAS sendromunun 6 özelliği

Cinsel uyarılmadaki fizyolojik yanıtlar saatler ya da günlerce sürebilir ve kendiliğinden kaybolmaz.

Fizyolojik uyarılma klasik orgazmla son bulmaz ve saatlerce, günlerce çoklu yalancı orgazmlar yaşanır.

Bunlar bir cinsel arzu ya da uyarılma duygusuyla yaşanmaz.
Sadece cinsel aktivitelerde değil, cinsel uyaran olmadığında ya da hiç uyaran olmadığında da ortaya çıkabilir.

Bu hisler istenmedik, arzu edilmedik bir şekilde yaşanır.
Arka planda işleyen suçluluk, cezalandırılma gibi bilinçdışı duygular vardır.

H2

ERKEKLER İÇİN SEKS KILAVUZU!

Herşeyin ilmi var!

ERKEKLER İÇİN SEKS KILAVUZU!
Uzun süreli bir ilişkinin içinde misiniz? Başka kadınları mı düşlüyorsunuz? Belki de düşlemenin ötesine geçtiniz. Dışarı çıkmanın ve 'bayan doğru'lardan oluşan uzun kuyruktan yenisini seçmenin vaktinin geldiğini mi düşünüyorsunuz? Hayatınızdaki kadınla seksüel bir ilişkiyi sürdürmek neden bu kadar zor? Şimdi o kıvılcımı tekrar ateşlemenin ve heyecanı geri getirmenin yolunu öğrenin.

Arena dergisi Ağustos sayısında erkeklere seksin, erotizmin psikolojik arka planını ve inceliklerini anlattı...

Aşk hakkında yalan söylüyorlar, hem de hepsi… Film yapımcıları, şarkı sözü yazarları, şairler, öğretmenler, kadın magazinlerindeki eksperler, nasıl mutlu olusunuz tarzında kitapların yazarları, arkadaşlarınız ve aileniz. Bu saydıklarımızdan hiçbiri, yetişkinlerin en önemli psikolojik sorunuyla ilgili gerçeği söylemezler. Bir süredir ilişkide olanlar ve endişelenmeye başlayanlar için güzel haberlerimiz var. Her şey yolunda. Aklınızdan soğuk gölgeler gibi geçen gizli şüpheler sizi düşünmeye mi sevk ediyor? Normal. Kavga mı ediyorsunuz? Normal. Ateşli seks hayatınız sıradanlaştı mı? Normal. Düşünceleriniz başkalarının teninde boğulmaya mı başladı? Bu da normal.
Biliyoruz ki “sonsuza kadar mutlu yaşadılar” sözü bir masal. Tüm filmlerde, aşk romanlarında vaat edilen şeyler, doğruyu söylemek gerekirse psikolojik, nörolojik ve biyolojik olarak imkânsız. Kariyerlerini uzun dönemli ilişkileri incelemeye adayan profesörlere soracak olursanız, aşık olma fikri, modern dünyanın yarattığı koca bir yalan. Son derece iyi giden ilişkilerin, kanlı korku filmlerinde eli satırlı katilin peşinden koştuğu aptal sarışınlar gibi paramparça olmalarının sebebi, aşkın işleyişi hakkındaki yanlış inanışlara dayanmakta.

Bilim adamlarına göre batı kültürü, ilişkilerden çok kolay ve çabuk vazgeçiyor. Bir şeyleri devam ettirmek için çaba sarf etmiyor. Üretim toplumundan tüketim toplumuna geçtiğimiz için her şeyde olduğu gibi sekste ve aşkta da hızlı bir şekilde tüketim yaşanıyor. Bunda bizim aşka olan çarpık bakış açımızın da payı var. İşler yokuş aşağı gitmeye başlayınca yüksek beklentiler, insanı şu şekilde düşündürmeye sevk ediyor “yanlış karar verdim, yeni birini bulmalıyım.” Ama vakaların çoğunda bu durum doğru değil.

Uzmanlara göre genellikle çok sık söylediğiniz şey ‘benim ilişkimde ters giden bir şeyler var; ona karşı, kız kardeşime benzer şeyler hissetmeye başladım’ sözü. Şimdi -bu duygusal sistemi anlarsanız- bu, kesinlikle öngörülebilir ve normal bir şey. Ama insanlar bunu anlamıyorlar. Bu nasıl oldu? Nasıl böyle yanlış yola girdik ve fonksiyon dışı hale geldik? Bunun yanıtı, bireysellikte gizli.

Bizim jenerasyonumuz bireyselliği fazlasıyla benimsiyor ama bunun bir ideoloji olduğunu unutarak, doğa kanunu olduğuna ve insanların bu şekilde yaşamaları gerektiğine inanıyor. Biz bireyselcilere göre hayatın anlamı, bütün potansiyelimizi kullanmak. En yüksek başarıya, en yüksek tatmine ulaşmayı arzuluyoruz. Bu yüzden günümüzdeki ilişkilerde tek bir şey var, o da bireysel mutluluk. Bunun anlamı şu: çılgınca seks, hafif romantizm, zar zor duygusal bağ. Tüm bunları ruh eşimizle, paramparça psikolojisi her açıdan bizimkini tamamlayan biriyle yaşamamız gerekiyor; kırık bir tabağın parçalanmış iki yarısı gibi…


Beynimiz aşka, uyuşturucuya verdiği tepkinin aynısını veriyor. Sonunda bağımlı oluyoruz. Bittiğinde de duygusal çöküşten yakınıyoruz.

Asla Olmayacak!
Bu büyük, mutluluk dolu rüyanın ne kadar imkânsız olduğunu anlamak için öncelikle, bu idealin günümüz koşullarıyla en ufak bir benzerlik taşımadığını fark etmeniz gerekmekte. Uzun süreli ilişkiye bakışınız ve ilişkiden beklentileriniz, gerçek hayatta ve uygulamada geçerli olan anlayışlardan çok uzak. Günümüzde çokeşlilik, ayarlanmış evlilikler, sosyal ve finansal çıkarlar doğrultusunda evliliğe giden ortaklıklar gibi birçok ilişki çeşidine rastlayabiliyoruz hâlâ.

Bireyselliğin değiştirdiği anlayışla birlikte, son 50 yılda uzun süreli ilişkileri devam ettiren etkenler de oldukça değişti ve ortaya yeni etkenler çıktı. Feminizmin güçlü etkilerini hissettirmesi, çocuk sahibi olmak gibi bir nedeni arkasına alan evliliğin, günümüz bireyselliğin bencilliğine uygun bir hal almasını sağladı. Artık ana neden, güzel duygular yaşamadan duygusal destek almak. Din, komşuluk ilişkileri ve aile kavramı gibi desteklerin birer birer hasar görmesi, uzayan çalışma saatleri ve hayat beklentileri, ‘ölüm bizi ayırana kadar’ durumunun yorucu bir maraton haline gelmesine sebep oluyor. Kısacası, yapmayı planladığımız bu şeyler hiç bu kadar zor olmamıştı.

Kalp ve Seksin Çatışması
“İnsan düşünen hayvandır” lafını bir yana bırakın; insan, iki kalpli bir hayvandır. Bünyemizde iki kalp, iki farklı aşk sistemi barındığını bilmelisiniz. Bizim bildiğimiz kalp, aptal olanıdır. Hayatın içine, keyfe birdenbire balıklama atlar. Savaşa, sanata, cinayete ilham verir; her şeye geçici olarak renk katar. Bu durum, birçokları tarafından tutkulu aşk olarak tanımlanır. Sürekli değildir çünkü beynimiz buna izin vermez. Aslında tutkulu bir aşkın içindeyken uyuşturucu etkisinde gibiyiz. Phenylethylamine adlı nörokimyasal bir madde salgılanmaya başlıyor. Ayrıca beynin çeşitli yerleri de harekete geçiyor; uyuşturucu madde kullanımı sonucu bünyede dolaşmaya başlayan, dopamin adlı sinirsel taşıyıcı maddenin salgılanması da var. Beynimiz uyarıcı maddelere nasıl tepki veriyorsa, aşka da aynı tepkiyi veriyor. Dengesini korumak için çeşitli kimyasallar üretiyor ve böylece daha toleranslı olunmasını sağlıyor. Ama bu durum geçtiğinde, tekrar dengesiz hale geliyor ve tam tersi yöne doğru gidiyoruz. Umutsuzluğa boğuluyor, acı bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. İşte, yaptığımız hatalar da o zamana rastlıyor.

Bir sabah uyanıyoruz ve bütün o heyecanın gittiğini görüyoruz. İşte o zaman, ikinci kalbimizin çalışmaya başladığını fark edemiyoruz. Bu ikinci kalbin ortaya çıkardığı şey, bağımlı bir aşk. Bunun oluşması, diğerine göre zaman alıyor. Vahşi, akıl almaz, ne yapacağı bilinmez kardeşine karşın bu daha akıllı, kibar, olgun bir adam gibi davranıyor. O kadar ateşli ve görkemli olmasa da, yıllar geçtikçe büyüyerek daha çok yol alıyor. Başarılı bir ilişkide tutku hiçbir zaman tam olarak ölmüyor zaten; köz olarak kalıyor. Bazen yeniden alevlendiğini görüyorsunuz; bazen o kadar soğuyor ki tamamen söndüğünü sanıyorsunuz. Bağımlı aşk, üstünde bir sürü mum olan 50. yıldönümü pastanızı yerken onun yüzündeki kırışıklıkları hayran kalmanızı sağlıyor.

Bağımlılığın temelinde güven ihtiyacı yatıyor. Olayın can alıcı kısmı, her zaman bir güven arayışında olmamızdan kaynaklanıyor. Eskiden anne ve babamıza muhtaçken, şimdi ilişki yaşadığımız kişiye bağımlı oluyoruz ve beklentilerimiz ondan yana oluyor. Tabii ki birlikteliklerimizin tek nedeni bu güven ihtiyacını doyurmak değil ama ilişki büyük oranda bunun üzerine kurulu olduğu için, farkına varmadığınız problemler çıkıyor ve bu problemler yatak odanıza da atlıyor. 50’li yıllarda insan davranışlarını anlamak için maymunlar üzerinde bir dizi deney yapılmış ve bu deneylere göre bir çocuğun davranışlarını, güvenlik ve araştırma merakının etkilediği tespit edilmiş. Çocukken annemizin eteğinin dibindeyken, büyüyünce kendi ayaklarımızın üstünde durmaya başlayıp annemizin arkasına saklanmaktan vazgeçiyoruz. Romantik partnerimize gösterdiğimiz duygusal ve tehlikeli bağ da çocukken annemize gösterdiğimiz bağın bir uzantısı.

Hiçbir zaman güvenlik duygusundan vazgeçmiyoruz ve kendimize koruyucular arıyoruz. Bunun ironik tarafı da, insanların böyle bir aşka sahip olduklarını anladıkları zamanın, ilişkilerini bitirdikleri zamanla aynı olması. Birçok insana göre boşanma olayıyla birlikte, taraflarda birbirleriyle temasa geçme ihtiyacı doğuyor. Ayrıca bu dönemde insanlar, birlikteyken duygusal anlamda pek bir şey paylaşamadıklarını düşündükleri birinin yol açtığı üzüntüyle yara alıyorlar.

Aşkı tanımaktaki başarısızlığımızın bir diğer kanıtı, bu konudaki cehaletimizin sonucunda yarattığımız ilişki katliamı. Tabii ki bu bir kural değil. Ayrılan birçok çift, bunu haklı nedenlerden ötürü yapıyor. Sonsuz mutluluk masalının aksine, romantik uyuşturucu, çiftlerin birbirlerine uygun olup olmadığının sağlıklı bir göstergesi değil. Birçok çift, iki kalp arasındaki bu boşluğa düşmeden, aşkın bir halinden diğer haline sağlıklı bir geçiş yaşıyorlar. Ama bu çiftler bile, tanıdıklığın getirdiği, yavaşça oluşan erozyona engel olamazlar.

İnsanlar yeni ve farklı şeylere dikkat eder. Karşınızdaki kişiyi yeni yeni tanıyorsanız, ona dikkat etmeniz gerekir. Uzun süreli ilişkilerde ise karşınızdakinin davranışlarını, nerede ne yapacağını bilirsiniz. Bu da artık dikkat etmenize gerek kalmadığı anlamına geliyor.
Duygularımız ise, iyiliğimiz ve mutluluğumuz tehlike altında olduğunda harekete geçen bir savunma sistemi işlevi görüyor. Sevgilinizin davranışları daha tahmin edilebilir olduğunda, duygularınız ancak sinir bozucu bir şey yaptığında harekete geçer hale geliyor. Bunun sonucunda, ortaya çıkan durum belli: panik ve karşınızdaki insanı sevmediğiniz düşüncesi. Oysa bunun nedeni, insanın doğasında gizli. Duygularımızı ve dikkatimizi yöneten donanım, bu şekilde ayarlanmış.
Benzer bir durum yatak odasında da geçerli. Aslında, uzun süreli ilişkilerde seks hakkında bilinenler çok az. Araştırmalara göre çiftlerin % 20’si bazen yıllarca seks yapmadan da evli kalabiliyorlar. Uzmanlara göre, ilk seferde hissettiklerinizi hissetmeniz, ne yazık ki bir daha asla mümkün olmuyor. İşte bunu anlamayan ya da vahşi seksin ateşini hep diri tutmak isteyen insanlar, seri halde birçok ilişki yaşamak durumunda kalıyorlar. Bir yandan da hayatın başka alanlarında oldukça gerçekçi, ruhsal konulara prim vermeyen ama aşkın kaderine inananları da aynı son bekliyor. Cazibe denen uyuşturucunun etkisinde kapıldığımız büyü, kendi öykümüzün kahramanı gibi hissetmemizi, bizi bekleyen fırtınalı geleceği göğüslememizi sağlıyor. Ama aslında, ilişki sırasında başkalarını çekici bulmak normal bir şey. Psikologlara göre bunu yaşamanız, bitkisel hayatta olmadığınızı gösteriyor.

Hayat boyu sürecek ilişkinin ödülleri, o kadar fark edilir değil. Tutkulu aşkın aksine, size porno filmlerindeki gibi bir seks vaat etmez. Balayınız bittiğinde, içinizdeki bireysel tutkuların çağrısına kulak tıkamalı ve mükemmel bir ilişki beklentisi içine girmemelisiniz; aksi halde 51. yaş gününüzde striptiz kulübünde sizi hiç de çekici bulmayan bir dansçının kalçalarına bakarken bulabilirsiniz kendinizi. Bu arada eski karınız da daha akıllı biriyle mutlu mutlu yaşıyor olur.

Evlilik ve seks kültürü
Toplumsal gelenekler, yatak odasındaki alışkanlıklarımızı belirleyen etkenlerin en başında geliyor. Ancak tarihin her döneminde, tüm toplumların tek eşliliği ve bildiğimiz anlamda evlilik kurumunu öngördüğünü söylemek olanaksız.

Sosyal antropologlara göre, Japonya’da 1950’lerin sonlarına kadar varlığını sürdüren, ‘yobai’ (gece emeklemesi) adında bir gelenek varmış. Buna göre, gece herhangi bir kadının evine giden ve onun adını söyleyen bir erkek, onunla sevişebilirmiş. Yani buna göre, evli bir adam komşusunun karısını ziyaret edebilir; karısı da başka biriyle yatıyor olabilir ve bunu kimse sorgulamaz. Hepiniz o dönemde Japonya’da yaşamayı isterdiniz herhalde ama bazı şeyler bu kadar alenen yapılınca, ortaya başka sorunların çıkması da kaçınılmaz. Mesela en basitinden, babalık konusunda tam bir karmaşa yaşanır; gerçi herkes birbirine benzediği için, bunu çok da önemsememeleri mümkün. Yine de, bu örnek bize evliliğin doğal bir durum değil, kültürel bir kavram olduğunu gösteriyor.

İlişkiler ve aldatma kavramı
Amerikan Hastanesi’nden psikolog Aslı Akkan’a göre uzun ilişkilerde çiftler bir olmaya çalışırken birey olduklarını unutuyorlar. Zaman geçtikçe ilişkiyi kurtarmak adına kendilerini düşünmekten vazgeçiyorlar. Bu durum ilişkilerin sıradanlaşmasına, sıkmasına hatta çiftlerin boğulmasına sebep oluyor. Akkan’a göre bunu mümkün olduğunca önlemek için tarafların kendilerine zaman ayırmaları, kendi arzularının ne olduğunu belirleyip onları tatmin etmek için bir gayret göstermeleri yararlı olur. Bunun yanı sıra kendilerine güven duygusunu en üst seviyeye çıkarmak da yıpranmayı aza indirecek önemli unsurlardandır. Dr. Aslı Akkan ilişkiye bağımlı olmamızın sebebinin kişinin sürekli olarak partneri tarafından terk edileceği, gerçekten sevilmediği ve sonunda yalnız kalacağı korkusundan kaynaklandığını öne sürüyor. Bunun sebebinin de çocukken yaşanan kaygılı ve çelişkili ilişkilerden kaynaklandığını söylüyor. Bir ilişkideyken başkalarıyla seksüel ilişki kurmamızın sebebiyse çiftlerin kişilik yapıları, duygu durumları ve iletişim biçimlerine göre farklı nedenleri var ve bunun psikolojik olarak genel geçer bir cevabı yok.

H2

Zayıflatan 40 Altın Öneri

Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse, şişmanlığın mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olduğunu savunuyor.

“Kilonuzu kaybederken sağlığınızı kaybetmeyin” şeklinde bir uyarıda bulunan Köse’nin kitabında yaşam tarzı değişikliğinden sıklıkla bahsedilmektedir. Zayıflama konusunda esas tedavinin davranış değişikliği tedavisi olduğunu düşünen Köse, sağlıklı zayıflama için size 40 altın öneride bulunuyor:

1. Karar vermek
“İnanmak, başarmanın yarısıdır” denilir. Kişi, zayıflayanlardan hiçbir eksiğinin bulunmadığını hatta fazlasının olduğunu düşünmeli; bu fazlalıklardan da kurtulmak adına kesin karar vererek zayıflama sürecini başlatmalıdır.

2. Kontrolden geçmek
Endokrinolog veya dahiliye uzmanı kontrolünden geçen birey, tahlillerini yaptırır ve diyetisyen tarafından “kişiye özel” olarak hazırlanan beslenme modeli ile diyet tedavisine geçer.

3. Doğru hedef belirlemek
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ayda 2 - 4 kg ağırlık kaybı hedeflenmelidir. 6 kg üzerindeki ağırlık kayıplarının faydadan çok zarar getireceği asla unutulmamalıdır. Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılır. 20 senede alınan kilolardan 20 günde kurtulmaya çalışmak malubiyeti en başta kabul etmektir. Bu nedenle gerçekçi, ulaşılabilir bir hedef belirlenmelidir.

4. Uyku süresine dikkat
Günlük uyku süresinin 7 - 8 saat arasında tutulması gerekmektedir. Daha az veya çok uyumak kilo alımını artırıcı etkiler göstermektedir.

5. Kahvaltıya gereken önemi verin
Kahvaltı yapmayan kilo almaya mahkumdur. İç organların, beynin, kasların… fonksiyon gösterebilmesi için gereken enerji uyandıktan sonra en kısa zaman dilimi içerisinde besinler yolu ile karşılanmalıdır.

6. Sık sık ve azar azar beslenin
Yapılan bilimsel araştırmalar, aynı miktarda enerji alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Öğün sayısının artırılması, mideyi dolu tutarak sonraki öğünde fazla yemeyi engellemektedir.

7. Asla öğün atlamayın
Öğün atlamak, kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. Gündüz diyet yaptığınızı düşündüren, gece ziyafet yapmanıza neden olan bu hataya sakın düşmeyin.

8. Akşam yemeğini çok geçe bırakmayın
Akşam yemeğinizi yatmadan ~ 3.5 saat önce sonlandırın. Dolu mide ile yatağa girmek vücudun yağlanması için en iyi fırsattır. Akşam yemeğinden yatana kadar geçen süreçte ara öğün almanızın bir sakıncası yoktur, hatta bir şeyler tüketilmesi önerilmektedir.

9. Sofraya çok aç oturmayın, mutlaka ara öğün tüketin
“Aç tavuk düşünde darı ambarı görür” denilir. Uzun süren açlıklar sonrasında kan şekeri düşer ve fazla besin alımına davetiye çıkarılır. Bu nedenle diyet ara öğünler ile desteklenmeli, gün içerisinde yaklaşık olarak her 3 saatte bir beslenilmelidir. Yapılan bilimsel araştırmalar

10. Besin çeşitliliğine önem verin
Yetersiz ve dengesiz beslenmeye yol açması sebebiyle tek tip diyetlerden (protein ağırlıklı diyetler, ayırma diyetleri, sebze ve meyve diyetlerinden) uzak durmak gerekir. Bu tarz diyetler metabolizmayı bozmaktan öteye gitmez. O yüzden besin çeşitliliğine önem verin.

11. Yavaş yiyin
Yemek süresini uzatın. Unutmayın, tokluk hissi 20. dakikada oluşur. Her lokmadan sonra çatal - kaşığı elinizden bırakın. Yediklerinizden keyif ve tat alabilmek adına besinleri iyice çiğneyerek küçük lokmalar halinde yutmaya çalışın.

12. Yemek yerken dikkat
Yemek yerken kitap okumak, TV izlemek gibi herhangi bir şeyle meşgul olmayın. Yemeklerinizi sakin bir ortamda, iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin. Acele etmeyin. Beslenmeyi “karın doyurmak” şeklinde değerlendirmeyin.

13. Evde yüksek enerjili besinler bulundurmayın
“Gözden uzak olan gönülden ırak olur” derler. Evde enerjisi yüksek (tatlı, kuruyemiş gibi) besinler bulundurmayın. Gerekirse göremeyeceğiniz şekilde dolaplara saklayın.

14. Yemeğin tadına bakmadan tuz kullanmayın
1 gram tuz, vücutta 200 ml su tutar. Dolayısıyla tartıldığınızda moralinizi bozabilir. Yemek ve ekmeklerden alınan tuz ile yetinmeye çalışın. En iyisi, masaya tuzluk getirmeyin. Gerekirse çeşitli baharatlarla yiyeceklerinizi lezzetlendirmeye çalışın.

15. Rafine şekerden uzak durun
İnsülin seviyesinde ani değişikliğe yol açarak tekrar tatlı yeme isteği uyandıracağı için rafine şekerden olabildiğince uzak durun. Şekerin fazlasının da yağa dönüştüğünü unutmayın. Kan şekeri üzerinde olumsuz etkilerinin olmaması ve enerji içermemeleri nedeniyle, rafine şeker yerine yapay tatlandırıcılar güvenle kullanılabilir.

16. Yağlı besinlerden kaçının
Enerjisi yüksek, besin değeri düşük kaymak, krema, mayonez, cips, sos, kuruyemiş gibi yağlı besinlerden mümkün olabildiğince uzak durun. Mesela dışarıda yemek yerken salatayı sade isteyin, uygun olan eklemeleri (limon, sirke vs) siz kendiniz yapın.

17. Kızartmalara dikkat
Besinler kızartılınca çok yağ çeker ve kanserojen öğeler oluşabilir. Bu nedenle yiyecekleri haşlama, ızgara yapma, buğulama veya fırında pişirme yöntemlerini kullanarak hazırlayın. Yemeklere yağı yakmadan ekleyin.

18. Tabak sıyırmayın
Yemeklerin sularına ekmek bandırmak, tabak sıyırmak fazladan ekmek yenilmesine neden olduğu gibi farkında olunmadan yemekteki yağın da tüketilmesine sebebiyet verir. 1 kg sebze yemeğine en fazla 2 yemek kaşığı sıvıyağ ekleyin. Hatta etle pişen yemeklere yağ koymayın.

19. Hamur işlerine dikkat
Pasta, kek, kurabiye, börek vb hamur işlerinde çok fazla yağ, şeker, un ve yumurta kullanıldığı için bunlardan mümkün olduğunca az yiyin. Unutmayın; “biri de bir, bini de bir” diye bir söz vardır. İkram edileni bitirmek zorunda değilsiniz. Sunulanın yarısını yiyin, sadece tadına bakın, yeter.

20. Alkolün etkisi
Karbonhidrat ve proteinlerin 1 gramı 4 kkal enerji verirken bu oran alkol için 7 kkal, yağlar için 9 kkal şeklindedir. Pek çok besin öğesinin emilimini olumuz yönde etkilemesi ve bilhassa yanında yenilen mezeler, kuruyemişler nedeniyle tüketim sıklığına ve miktarına dikkat edilmelidir.

21. Stres faktörü
Stres durumunda vücutta kortizol hormonu salgılanır ve tıpkı kortizon ilaçları gibi yağlanmaya sebebiyet verir. Ayrıca kişi stres durumunda “karnı tok bile olsa” daha çok abur cubur yeme ihtiyacı duyar. Öte yandan eş, dost, arkadaş ile sıkıntı paylaşılırsa stres %50 oranında azalır. Ya da spor yapılmalıdır. Bu durumda “mutluluk hormonları” salınmaktadır.

22. Düzenli egzersiz yapın
Seratonin gibi mutluluk hormonlarını salgılaması açısından strese karşı birebir gelir. Düzenli yapılan egzersiz diyetin etkinliğini artırdığı gibi, koruma programında da başarıyı destekler. Fiziksel aktivitenin artırılması metabolizma hızını artırıcı etkiler göstermektedir. Günlük programınızı yaparken önce egzersizi düşünün; diğer işleri arta kalan zamana dağıtın. Kısa mesafeler için taşıta binmeyin, yürüyün. Taksi, otobüs veya servisten 2 durak önce inin ve yürüyün.

23. Mazeretleri bir kenara bırakın
• Egzersiz yapmak için hiç zamanım yok. Zaten çok yorgunum.
• Günümün önemli kısmı mutfakta geçiyor, sürekli yemekle uğraşıyorum. Ben de yiyorum.
• Ev işleri zaten yeterince yoruyor. Çamaşır, bulaşık, ütü… Vakit mi kalıyor ki sanki?
Belirtildiği gibi, zaten bunların adı “bahane”. O nedenle kişi kendini kandırmaktan ziyade bahanelerini azaltma yoluna gitmelidir.

24. Posalı (yani lifli) besinlerin tüketimini artırın
Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru barbunya), kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur pilavı, kepekli pirinç / makarna / erişte / un), yulaf, sebze ve meyveler içerdikleri lifler sayesinde midede hacim sağlayarak uzun süre tok tutar ve diyete uyumu artırırlar. Ayrıca kan şekeri, kolesterol ve kan basıncını istenilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı önlemekte, kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkiler içermektedir. Lif alımını artırmak adına soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveleri kabukları ile birlikte tüketmekte yarar var. Gerektiğinde ise derin soymamaya özen gösterilmelidir.

25. Bol su için
Posalı besinlerin bahsedilen etkilerini gerçekleştirebilmesi için, gün içerisinde 10 - 14 bardak (yaklaşık olarak saat başı bir bardak) su içmeye özen gösterin. Besinlerin sindiriminden metabolik atıkların vücuttan uzaklaştırılmasına kadar pek çok aşamada önemli görevler üstlenen suyun %20’lik kaybı ölümle sonuçlanabilir.

26. Sürekli tartılmayın
Gün içerisinde birer saat ara ile tartıya çıksanız da 2 kere aynı rakama rastlamanız pek mümkün değildir. Sabah uyanınca tartıda görülen rakam ile gece yatarken karşılaşılan değer arasında 1-2 kg fark görülmesi olasıdır. İdeali; haftada bir gün, aynı kıyafetlerle, aynı baskülde, sabah aç karına, dışkılama sonrası tartmak ve ağırlığı bir kenara kaydetmektir. Aksi taktirde 2 bardak su içseniz ağırlığınız yaklaşık yarım kilo değişecektir.

27. Kafeine dikkat
Çay, kahve ve gazlı içeceklerde bulunan kafein karaciğeri yoracağı için fazla tüketimden kaçınılmalıdır. Light da olsa gazlı içeceklerden fazla içilmemelidir. Aşırı tüketim durumlarında kansızlıktan osteoporoza kadar çeşitli sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Aynı zamanda idrar söktürücü özelliklerinden ötürü su kayıplarına yol açmaktadır.

28. Meyve suyu deyip geçmeyin
Piyasada hazır olarak satılan meyve sularının hemen hepsi şeker içermektedir. Hazır olarak alınacaksa % 100 meyve suları tercih edilmeli veya taze sıkılmış meyve suları (posası da yenilmek koşulu ile) içilmelidir. Posa alımını artırmak adına en sağlıklısı meyveyi sıkmadan, meyve olarak yemektir.

29. Her light ürüne kanmayın
Baklavadan çikolataya, dondurmadan bisküvilere kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkan light ürünler referans ürünlere göre enerjilerinin en az %25 oranında azaltılmaları ile elde edilirler. Bireyler belirli yiyeceklerden kısarak bu ürünleri tercih edebilirler. Ancak her light ürünün de bir enerjisi olduğu ve serbest olarak tüketilemeyeceği unutulmamalıdır. “Ne de olsa light” düşüncesi ile aşırıya kaçmak gibi bir hataya düşülmemelidir.

30. Yağsız süt ürünlerini tercih edin
Özellikle süt ve süt ürünlerinde light / yağsız ibarelerine kesinlikle güvenebilirsiniz. Mesela yağsız süt ile tam yağlı süt arasında 1,75 kat enerji, 16,5 kat yağ ve 7 kat kolesterol farkı olduğunu biliyor muydunuz?

31. Alışverişe dikkat
Yiyecek alışverişine tok karına çıkın. Alışverişe çıkmadan önce bir liste hazırlayın ve listeye sadık kalın. Alışverişe çıkarken yanınızda az para taşıyın ve kredi kartı kullanmayın. Marketlerde, diyetinize uygun olmayan besinlerin bulunduğu reyonlara uğramayın. Her zaman için ihtiyacınız kadar alın, fazla almazsanız yemezsiniz.

32. Etiket okuma alışkanlığı kazanın
Bir ürünü satın alırken içerdiği enerji, toplam yağ miktarı ve kolesterol gibi içeriklerini incelemek gerek zayıflama gerekse sağlık adına büyük önem taşımaktadır. Ne tükettiğinizin farkında olmanız, besinleri kıyaslama adına da yarar sağlamaktadır.

33. Tabakta yemek bırakmaktan çekinmeyin
Annenizin sözlerini unutun, tabaktakileri bitirmek zorunda değilsiniz: Arkanızdan ağlamazlar. Hatta bir miktar yemek bırakmayı alışkanlık haline getirin. Kalanı ara öğünlerde tüketebilirsiniz.

34. Kaçamaklarla uzlaşma
Yememeniz gereken herhangi bir yiyeceği çok istiyorsanız yiyin, fakat o yiyecekle aldığınız enerjiyi yürüme veya bir başka aktivite ile mutlaka harcayın.

35. Günah çıkartın
Davet, kutlama gibi özel bir olay nedeni ile diyet dışındaki yiyeceklerden azar azar yiyin, fakat onu izleyen öğünü sadece salata ve yoğurt gibi düşük enerjili besinlerle geçiştirin.

36. Teklifleri reddetmeye hazırlanın
Besin teklifleri ile sürekli karşılaşacaksınız. Unutmayın; siz istemeden hiç kimse size zararlı bir besin yediremez. “Hayır” demesini öğrenin. Aç gezmeyerek, kendinizi bu teklifleri reddetmeye hazırlayabilirsiniz.

37. Umutsuzluğa kapılmayın
Aksilikler karşısında asla cesaretinizi kırmayın. Fazla yerseniz hemen karamsarlığa kapılmayın. 40 yıllık taksi şoförü bile aracını stop ettiriyorsa, sizin de diyette ufacık kaçamakları görmezden gelmeniz gerekir. Pire için yorgan yakmayın. Burada önemli olan, aynı hatayı tekrarlamaktır.

38. Sabırlı olun
Aylar, yıllar içerisinde yerleşen fazla kilolar çok da kolay gitmeyecektir. Uzun bir maratonda, ilk başta depar atmak ne kadar yanlışsa; kısa sürede hızlı kilo kaybederek belli bir kiloda sabit kalmak ve diyeti bırakmak da o denli can sıkıcıdır. Düzenli olarak aynı çizgide ilerlemek her zaman için daha sağlıklıdır. Geç verilen kiloların kalıcı olduğu unutulmamalıdır.

39. Günlük tutun
Gün içerisinde yediğiniz, içtiğiniz her şeyi boş bir kağıda kaydedin. Sonrasında özeleştiri yaparak yaptığınız hataları işaretleyin. Kendinizi izlem yöntemi ile buhataları zaman içerisinde azaltma yoluna gidin.

40. İsteyin, yeter
Kilo verme sürecinde felsefeniz şu olsun: Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin. Sağlıklı yaşama adım atmak adına daha kaç pazartesi bekleyeceksiniz. Gün bugündür. Kendiniz için artık bir şeyler yapın ve yaşam tarzınızı mutlaka değiştirin. Kendinize iyi bakın.

Beslenme ve Diyet Uzmanı
Turgay Köse
turgay.kose@mynet.com

İYİ ÖPÜŞMENİN 18 ONSEKİZ YOLU

Onunla öpüştüğünüzde nefessiz kalmasını, başını döndürmek mi istiyorsunuz? Eski moda öpüşmelerle başlayıp onu yatak odasına götürecek yeni öpüşme tekniklerini deneyin. Önereceğimiz yeni teknikler sayesinde partneriniz öpücüğünüzden çok memnun kalacak. İlk öpüşmenin filmlerdeki gibi öldürücü etkisi olmayabilir. Öpüşürken yırtıcı hayvan gibi davranmamaya ve mümkün olduğunca az tükrüklü olmasına çalışın. Öpücüğünüz iki insan arasında çok özel şeyler paylaşıldığını gösteren çok sıcak, ağır ve romantik olmalı. Çoğu kişi "sıcak ve ağır" tanımlamasını "ıslak ve dağınık" ile karıştırma hatasına düşer. Islak ve dağınık öpüşenler kadınlar tarafından beğenilmezler ve "kötü öpüşenler" listesinde yer alırlar. Bazıları bunu isteyerek yapabilir ve bunu etrafındakilere övünerek anlatabilir.

İşte en etkileyici 18 öpüşme kuralları..

Bayanlar ve baylar öpüşeceğiniz zaman dudaklarınızı ıslatmayın. Bu ünlü bir şarıkıcının seyirci önünde şarkı söylemeye başlamadan önce boğazını temizlemesiyle eşdeğerdir.


Öpüşürken diliniz kutudan birden fırlayan kukla gibi ağzınızdan çıkmasın, ağzınızın hafif açık olması yeterli.


Erken ortaya çıkan Fransız tarzı bu öpüşmeyi hemen denemeyin. Partnerinizin bunu denemeye çalışacağından şüpheleniyorsanız; 1) Ağzınızı kapatın, 2) Ağzınız açık olsun, dilinizi çıkarmayın.


Öpüşmenin daha ateşli bir hal almasını istiyorsanız dilini hissettiğinizde hoşunuza gittiğini gösteren bir işaret verebilirsiniz. Bu süreç yarım saat ya da 30 saniye olabilir.


Ağzınızı partnerinizinkinden çok daha geniş açmayın. Öpüşme taklit etme değildir.
Öpüşürken kaba konuşmalar yapmayın.


Dilinizi partnerinizin küçük diline değdirmeye çalışmayın.


Dudaklarda başlayan öpüşme sonrası dudaklarınızı vücudun diğer yerlerinde gezdirmek için acele etmeyin. Ay ışığı altında yuvarlanmak, gezinmek romantizmi artırabilir. Bundan sonra kontrolü ele almak sizin elinizde.


Çoğu kişi romantizmi yetişkinliğe geçiş döneminde önemser. Herşeyin ötesinde her ikinizde sadece öpüşmeye odaklandığınızda keyif alırsınız.


İlk öpüşmeniz sonrasında kendi kendinize "kötüydüm değil mi?" gibi sözlerle çamur atmayın. Gerçek kadınlar ve erkekler sadece bu andan zevk alırlar.


Sadece umutsuz ruhlar karşısındakini içine çekmeye çalışır. Özellikle daha önce asla öpüşmediğiniz birine çekingen ve yasakmış gibi yaklaşıp sürpriz bir öpücük kondurmayın.

Sizinle öpüşmeye hazır olduğunu anlamadan gözüdönmüş gibi onu öpmeyin. Buna rağmen sevgilinizi elinden tutup bir duvara yaslayıp tutkulu bir şekilde öpebilirsiniz. Sizi durduruncaya kadar devam etmenizde sakınca yok.


Öpüşeceğiniz zaman iki elinizle karşınızdaki kişinin yüzünü tutmanız çok romantik olur. Başını geri çekmesini engelleyecek şekilde sarmayın. Başını istediği zaman geri çekip yüzünüzü görebilmesine olanak verin. Onu öpmek için ölseniz bile ağlatacak ya da küçük düşürecek şeyler yapmayın, sakin ve rahat görünün.


Öpüşürken nefes almak, kendinizi dizginlemek istediğinizde dudaklarınızı yavaşça kulak memesine doğru kaydırmak size yardımcı olacaktır. Çoğu kişi kulaklarıyla oynanmasından, kulaklarının üzerinde, kulak memesinde sıcak nefes ve dudaklardan hoşlanır. Yine çok ıslak öpmemeye, dilinizi az kullanmaya dikkat edin, kulağın içini öpmeye çalışmayın. Bu durumda partnerinizi sizi itiyorsa, bunu yapmakta ısrar etmeyin.


Bayanların ve bayların nefeslerinin taze olduğundan emin olmalarını öneriyoruz. Dişlerinizi ve dilinizi fırçalayın. Her zaman yanınızda nefesinizi açan sakız taşıyın. Gece veya sabahları dişlerinizi hemen fırçalamanızı sağlayacak ufak bir diş macunu ve diş fırçası taşıyın.


Eğer ağzınızın kenarında veya çevresinde uçuk varsa öpüşmeyin. Havadan bile geçebilen virüs konusunda dikkatli olun gerekirse bağışıklığınızı güçlendirmek için ilaç alın.

Bir kadın ya da erkek asla toplulukta ya da dudaklardan hoşçakal öpücüğü beklemez. Pretty Woman'daki Julia Robert's bile bunu istemez.


Aynı şey ilk randevuda toplulukta, sarmaş dolaş olmak için de geçerlidir. İlk buluşma da öpüşme veya sarılma garip olabilir. Çoğu genç çift ilk birkaç dakika içinde sarmaş dolaş olabiliyor ancak bu hiç romantik değil..
İşte öpüşme konusunda yapılan hatalar ve gülümseten tepkiler..

Genel huzuru bozma: "Hey çüş oradakiler, atları korkutmak istemeyiz değil mi? Lütfen çocukların hatırı için ahırınızdan çıkmayın"

Sıkıcı oyun: "Gerçekten çok sakin bir oyun biliyorum. Birbirinizi sadece dudaklarınız değecek şekilde öpmeye çalışacaksınız. Dilinizi de değdirmemeniz gerekiyor. Oynamak ister misiniz?"

Aptallar için önsevişme: "Tatlım, sadece sırt üstü yatmanı, rahatlamanı ve tüm işi bana bırakmanı istiyorum. Hareket etmek zorunda değilsi. Hayır, demek istiyorum ki hareket etme!"

Doktorun tavsiyesi: "Dişçin dedi ki kanal tedavisi yapıldığı için ağzıma kürdan hariç herhangi bir yabancı obje girmemeliymiş."

Körelmiş enstruman: "Şimdi ve her zaman ıslak severim. Ancak insanlar diş izlerini merak etmeye başlayacak. Zaman zaman biraz daha nazik olabilir misin lütfen. Şimdi öp beni seni aptal.."

CİNSELLİKTE DOYUMA ULAŞMANIN YOLLARI

Cinsel doyumsuzluk, çoğu zaman eşler arasındaki sorunlu ilişkiden kaynaklanıyor. Doyum veren cinsel fantezilerin bilinmemesi, gerginlikler, evlilik sorunlarının ceremesinin cinsel yaşama yüklenmesi gibi hatalı tutumlar da cinsellikten alınan hazzı etkiliyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Cinsellik ve Cinsel Tedaviler Birimi Baskanı Prof. Dr. Arşaluys Kayır, cinsel doyumsuzlukta, çiftlerin sevişme sıklığı, sevişme biçimi, sevişmeyi başlatma veya geri çevirme, sevişme öncesi tartışmalar, cinsel çekimin azalması ve kısa sevişme gibi faktörlerin etkili olduğunu söylüyor.

Cinsel doyum nedir? Standartları var mıdır?
Cinsel etkilenme; istek, uyarılma, birleşme, orgazm ve orgazm sonrası evreleri olarak sınıflanır ve sorunlar da bu çerçeve içinde değerlendirilir .Oysa birçok kitapta görmediğimiz çok önemli bir başlık cinsel doyumdur. Cinsel doyum, bireyin cinsel iletişiminden hoşnut olması ve mutluluk duymasıdır. Bu da bir cinsel sorundan bağımsız olarak ilişkinin cinsel ve cinsel olmayan boyutlarına bağlıdır.

İster erkek, ister kadın, doyumlu cinsel yaşam tarifimiz aynıdır ve bu sadece boşalma, orgazm olma, uzun uzun sevişme veya sık sevişme değildir. Cinsel hazzın her türlüsü kişiye güzel geliyorsa güzeldir. Örneğin vajinismus sorunu (birleşememe) olan çiftler cinsel yaşamlarını “O ana kadar herşey çok güzel” diye tanımlarlar. Doğrudur. Bu çiftlerin çoğunda sevgi vardır , istek ve orgazm sorunları da yoktur. Bunu tartışmayız... Ancak bireyin deneyimleri, ona kendisi veya eşi için daha nelerin doyurucu olduğu bilgisini kazandırır. Vajinismusu düzelen kadın yine sıklıkla şunu soyler: “Çok haz almıyorum ama eşime çok yakınlaştım. Şimdi bir çiftmişiz gibi hissediyorum.”

“Beceremiyoruz, henuz olmadı” gibi duyguların ortadan kalkması da çiftin sırtındaki yükü hafifletir ve onları yakınlaştırır.
Doyumsuz cinsellik neden kaynaklanır?
Nedenlere bir bütünlük içinde bakarız. Çoğul nedenlerin biraraya gelmesi bir cinsel sorun yaratır. Bilinç dışı süreçler cinsellikte önemlidir. Fakat cinsel doyumsuzluk çoğu zaman eşler arasındaki genel ilişkideki güçlükleri yansıtır.

Eşler arasında başlıca cinsel gerginlik konuları veya doyumsuzluklar nelerdir?
Çiftlerin sevişme sıklığı
Sevişme biçimi
Sevişmeyi başlatması veya geri çevirmesi
Cinsellik konusunda sevişme öncesinde tartışmalar
Doyum veren cinsel fantezilerin bilinmemesi ve empoze edilmesi
Cinsel çekimin azalması
Çok kısa sevişmeler
Evlilik sorunlarının ceremesinin cinsel yaşama yüklenmesi gibi...
Cinsel doyum denince orgazm veya boşalma anlaşılmıyor mu?
Orgazm, fizyolojik olarak cinsel döngünün tamamlanmasıdır. Hazzın doruğa çıkmasıdır. Süresi kısadır. Rahatlık, gevşeklik verir, uykuya dalmayı kolaylaştırır. Sevilen bir eşle yaşanan orgazm mutluluk hissettirir. Ama ilişki veya bireyin kişilik yapısı onu yine mutsuz edebilir. Orgazm mutluluk anları olsa da biliyoruz ki orgazm olmadan da çok doyumlu sevişmeler var.

Erkek orgazmı kadın orgazmına göre daha kolay. Neden?
Erkekte boşalma ihtiyacı daha fazla. Hemen bir ipucu ve bilgi vermek isterim. Cinsel birleşmeyle orgazm hedeflenmediğinde kadın daha kolay orgazm olur. Vajina klitoris kadar orgazmı tetikleyen bir yer değil. Bu bilgi son 30 - 40 yılın kadın cinsel fizyolojisi laboratuvar çalışması sonuçları. Orgazmı başlıca klitoris tetikliyor, vajina kasılmalarla devreye giriyor.

Kadının orgazm olamaması erkeği nasıl etkiliyor?
Erkek “Olsun” diye nafile çabalar. Bu durum gerginlik ve yetersizlik yaratıyor erkekte. Bunu sorun olarak kabul eden çiftlere önerim, birleşmeyle orgazmı hedeflemeyi unutsunlar, eski bildiklerinden denesinler. Kadının aktif ve üst pozisyonda olması keşiflerini kolaylaştırır.

Sevişirken cinsel doyum açısından aktif olmak ile pasif olmak arasında fark var mı?
O farkı ve çeşitliliği keşfetmeleri için çiftlere, duyarlı noktalara odaklanarak en az 20’şer dakikalık (10 dakika ön sevişme 10 dakika birleşme sonrası sevişme) birbirilerini okşayıp öpmelerini ve arzularını, erotik duygularını dile getirmelerini öneririz. Başta karşı tarafa bilgi vermeden gözler kapalı, kendi duygulanımını anlar, sonra anlatır. Cinsel birleşme ve orgazm hedeflenmez. Daha sonra cinsel organ ve göğüs keşifleri ve birleşme. Alıp vermeye odaklanan çift kısa zamanda aktif ve pasif olmanın kazançlarını farkeder. Alma kadar verme de bireye haz verir. (Radikal)

DENENMESİ GEREKEN 4 SEKS POSİZYONU

Tracey Cox

Derinlere inmek
Erkeğin üstte olduğu pozisyonlara çok alışığız. Birbirinizin gözlerine şehvetle bakmak çin mükemmeldirler. Ayrıca, derin birleşme içinde muhteşemdirler. Derin, yoğun birleşme ve eğlenceli ileri geri hareketleri tutkunları için, bu pozisyondan iyisini bulamazsınız.

Ancak bu versiyonla vücudunuzun üst kısmı çok hareket edemez ancak bunu yapmak için ikinizde pelvisinizi yukarı aşağı hareket ettirebilir ya da bunu yan yana yapabilirsiniz. Önce gövdeniz ve kalçanız yatakta, bacaklarınız yerde olarak uzanın. O vajinaya girdiğinde dizlerinizi karnınıza doğru bükün o da elleri ile kendini desteklerken öne hareket etsin. Denge için bir bacağının yatakta diğerinin yerde olması en iyisidir. Eğer hala yeterince içeri girmiş gibi hissetmiyorsanız, dizlerinizi daha da geri çekin ve onun omuzları üzerine koyun. Ya da ayak bileklerinizi boynundan geçirerek Pilates derslerinin ne kadar pratik olduğunu göstermek için gösteriş yapın. Elleriniz bağlıymış izlenimi yaratmak için ellerinizi başınınızın ğzerinde tutarak ekstra heyecan katın. (daha da iyisi, bunu yapmasını sağlayın.)

Seks oturması
Acil, hayvan ve saldırgan, arkadan girilen pozisyonlar çiftler gerçekten tahrik olduğunda sıklıkla kullanılır. Bu şeklide erkek her zamankinden daha fazla güçlü girip çıkar kadınlar sadece düşüncede kaçarlarken, ("Oh! Biraz önce rahmime ulaştın!) aslında çoğu bunun fanatiğidir. Birbirinizi göremezsiniz bu yüzden fantezilere açıktır.(kafanızda sadakatsiz olmak, yatakta olmaktan daha iyidir.) Enerjik bile görünse, az ya da istediğiniz kadar cevap verebilirsiniz. Bir üst seviyesi aynanın önünde yapmaktır. Kollarınızın ön kısmına yaslayarak ya da düz oturup, geriye yaslanıp boynunuzu öpmesini sağlayarak değiştirebilirsiniz.

Bu eski favori üzerindeki yeni değişikliğim için bir dayanıklı sandalyeye ihtiyacınız var. Eğer mümkünse sağlamlaştırmak için bir yere yaslayın ya da bir masa ya da pencere kenarına yakın koyun. (bunu yaparken perdeleri kapatmak iyi bir fikir olabilir) böylece partneriniz düzgün durması için tutunabilir. Bu ayarlandığında, yüzünüz ona ters dönük şekilde sandalyede ayakta durun sonra sandalyenin arkasına ellerinizle tutunarak oturun. O ellerini belinize koysun ya da kalçalarınızın üst kısmına sarılsın. Nazikçe girsin. Eğer bir bacağını sandalyeye koyar diğerini de sağlamlaştırmak için yere koyarsa iyi olur. Söylediğim gibi, yavaş olun. Kalçanızı bir yandan diğerine daha fazla zevk için hareket ettirin.
Baştan aşağı
Eğer vücudunuzu seviyor ve yataktaki patron olmayı seviyorsanız, kadının üstte olduğu pozisyonlar sizin için mükemmel. Ne kadar hızlı ve derinde birleşeceğinize siz karar verirsiniz ve öpmek, dokunmak, dalga geçmek hatta onu bağlamak için iyi bir pozisyondasınız.

Bu pozisyonu orgazma yakın değilseniz yapmayın, çünkü o çok hızlı yol alacak. Bu pozisyon kalçalarınıza bakmayı seven her hangi bir erkek için (sevmeyen var mı?) ve sizin için de anal seksi seviyorsanız tahrik edici olacaktır. Aslında, onu çok iyi bir pozisyona getirir, böylece ilişki sırasında iyi nemlendirilmiş bir parmağı anüsünüze sokabilir (denemeden hayır demeyin, bir çok kadın bunu çok seviyor.) Böylece siz de tamamen “dolu”güzel hissini tadabilirsiniz. Görsel olarak, onun için, enfes: Kalçalarınızın ve genital organlarınızın az bulunur samimi bir manzarasına sahip olacaktır.(siz büyük diye düşünebilirsiniz ama o bunu harika bulur). Siz de seveceksiniz çünkü onun özel bir yere baktığını bilmek ilkel ve erotik duygular uyandıracak.

Bu pozisyon içinde bir sandalyeye ihtiyacınız olacak ve eğer kolsuz ve dayanıklı ise daha iyi. Normal bir şekilde üzerine otursun. Sizde el ve ayaklarınızın üzerinde yerde onun önünde bir kedi gibi dururken yüzünüz ona dönük olmasın. Daha sonra sizi kendine doğru çeksin ve bacaklarınızı belinin etrafında dolamak için kaldırsın. Siz kendinize ellerinizle destek alırken, o da birleşmeyi sağlasın. Elleri kalçalarınızın üzerinde kendi pelvisini hareket ettirmek yerine sizi öne arkaya sallasın.(tembel değil sadece çok kıpırdayamıyor). “Baştan aşağı” etkileyici göründüğü kadar kolay da. Kollarınız makul oaranda kuvvetli olmalı ama zaten spor salonunda düzenli olarak ağırlık kaldırıyorsunuz, değil mi? (şimdi bir nedeniniz var.)
Yan yollar baygın
Yandan birleşilen seksi her zaman Pazar günü seksi olarak düşünmüşümdür: tembel, rahat ve, (sözde) uzanılan. Her şeye rağmen, bunu sadece yatarak yapabilirsiniz. Romantik, boşlukta ama aynı zamanda erotik hissediyorsanız, bu sizin için. (hamileler için de ideal). Diğer pozisyonalrın çabukluğu ve derinliği olmasa da yandan seks bir çok çiftin favori listesindedir. Çünkü başlangıç pozisyonu, kaşık, bir çok çiftin favori uyuma şeklidir. O yüzden eğer yatağa gidiyorsanız, ya da biraz azgın uyanıyorsanız, bunun avantajlarını kullanmak dünyanın en doğal şeyidir. Onun organı sizin kalçanıza dayanmış, diğer davetkar kısımlara yakın ve... oups! Nasıl oldu?

Bu yan giriş çeşidinde, ikiniz de yana yatmış ve klasik kaşık pozisyonunu alırsınız. Yandan girerek geleneksel yan seks pozisyonunu alın. Daha sonra siz dizlerinizi göğsünüze çekin, böylece girişi ve açısını değiştirip erotik bir noktaya ekleyebilirsiniz. O sizin şeklinizi alır ve ikinizde anne karnındaki pozisyonda bitirirsiniz.

Şeklini başka bir bacak pozisyonu ile değiştirebilirsiniz. Yan yatın, ama bacaklarınızı düz tutmak yerine birini havaya kaldırın. (spor salonundaki bacak kaldırmalar gibi, bir bacak yerde biri havada yüksekte.) Partneriniz girer, bacaklarını yapabildiğiniz kadar çok açtığınız sizinkilerin arasında tutar. İleri geri hareket ederken, eliyle klitorisinizi tahrik edecek en iyi pozisyondadır.(ne yakın!)
Mekan, mekan, mekan
Belki yatak rahat ve uygun olabilir ama daha bir çok fikir var:

Merdivenler boy farklılıkları için yapılmışır. Eğer kısaysanız bir basamak yukardayken imkansız pozisyonlar bile gerçekleşir. Ayrıca oral seksi de kolaylaştırırlar.

Duş ayakta pozisyonlar için mükemmeldir ve bu ayrılabilen duş başlıklarının ne için olduğunu hepimiz biliriz!

Bir sandalye en esnek seks desteğidir. Dayanıklı kolsuz bir tane seçin ve üzerinde oturabilir, ayakta durabilir ya da yaslanabilirsiniz. Yatağa yakın bir yere koyun ve sarkan kollar ya da birinin başı için harika desteklerdir.

Banyo ön sevişme ve arkadan girilen seks için harikadır. Eğilmek için ideal sert ve düz bir yüzeydir. Yaslanabilir, üzerine uzana
bilir, ikinizde üzerine çıkabilir ve yapabilirsiniz!

ALINTIDIR.. www.mynet.com